Kudüs'ün Hukuki ve Siyasi Statüsü

Kudüs'ün Hukuki ve Siyasi Statüsü
Uluslararası Hukuk ve Siyaset Uzmanı Av. Kurtuluş Aybird'in Kudüs'ün Hukuki ve Siyasi Statüsü, kudüs hakkında Birleşmiş Milletler Kararları ve Cenevre Sözleşmesi ile ilgili yazısı okunma rekorları kırıyor..

Uluslararası Hukuk ve Siyaset Uzmanı Av. Kurtuluş Aybird'in Kudüs'ün Hukuki ve Siyasi Statüsü, kudüs hakkında Birleşmiş Milletler Kararları ve Cenevre Sözleşmesi ile ilgili yazısı okunma rekorları kırıyor. İşte Av. Kurtuluş Aybird'in o yazısı;

"Cenevre Sözleşmesi ve BM'nin kararları Kudüs'ün statüsünü korumayı BM'ye de bir vazife olarak yüklemektedir ve BM'nin de bu statüyü korumak ayrı bir taahhüdü, sorumluluğudur. Türkiye, herkese bu noktada sorumluluklarını ve taahhütlerini bir kez daha hatırlatmaktadır.

70 yıl önce, Filistin’deki İngiliz mandası sona erip de, Birleşmiş Milletler (BM) bölgeyi Filistin ve Arap devletleri olarak ikiye bölmeyi kararlaştırdığında, Kudüs’e kendine has özel yasaları ve siyasi statüsü olan ve, BM dışında hiçbir yere bağlı olmayan bir özel statü (corpus separatum, ayrı beden statüsü) tanımıştı.

BM Kararlarına göre; 
Cenevre Sözleşmeleri’ne göre, galip tarafın zorla ele geçirdiği topraklar düşman işgali altında sayılıyor. Yani uluslararası hukuk bakımından İsrail’in Kudüs’ün doğusunu ilhakı ve başkent olarak ilan etmesi yasadışı.

Kudüs, Filistinliler için de müstakbel bağımsız devletlerinin başkenti. Ama Filistinliler kentin doğusuna, 1967 işgalinden öncesindeki bölgeye razılar. İsrail’in ABD destekli taviz vermez tutumu nedeniyle 1993 yılında imzalanan, Oslo Barış Anlaşmaları’nda da Kudüs’ün nihai statüsünün barış görüşmelerinin ileri aşamalarında ele alınması öngörülmüştü.

Uluslararası hukuk tarafından Kudüs’teki Yahudi yerleşimleri de yasadışı kabul ediliyor. Ancak İsrail, buna da itiraz ediyor.

Kudüs’teki tehcir konusuna gelince; İsrail otoritelerinin Kudüslüler özelinde çeşitli uygulamaları bulunmaktadır. Bunlar arasında en yaygın politika; kimlikten yoksun bırakılmak ki, böylece halka göç etmekten başka hiçbir şans bırakılmamaktadır.

Bu konuya, öncelikle Kudüs’ün yasal statüsünü açıkladıktan sonra açıklayalım.

İsrail, kuruluşundan beri “Kudüs, İsrail’in ebedi başkentidir” sloganını gerçekleştirebilmek için çalışmaktadır. Şehrin Yahudileştirilmesi için atılan adımların yanı sıra, Kudüs’ün doğusundaki yargısal ve idari egemenliklerini de genişletmektedirler.

Bunu yaparken Kudüs’ün, İsrail Devleti’nin bir parçası olduğunu ileri sürmekte ve mümkün olan her yolla, çok sayıda kanun çıkararak bu amacı gerçekleştirmek için hareket etmektedirler. İsrail parlamentosu Kenisset, 30/7/1980 tarihinde Kudüs’ün, İsrail’in başkenti olduğu hususunda, kanun çıkardı. Aynı zamanda İsrail, hukukçularının uluslararası hukuk konusundaki içtihatlarına sığınmaktadır. Bu hukukçular, İsrail’in, içinde Doğu Kudüs’ün de bulunduğu işgal edilmiş Filistin topraklarına yönelik politikalarına meşruiyet kazandırmak, için bazı görüşler ve hukuki analizler ileri sürmüşlerdir.

Ancak uluslararası hukuk, toprakların ve bölgelerin kuvvet kullanılarak ele geçirilmesini yasaklar. Buna rağmen, işgal söz konusu olmuşsa, bölgenin güvenliği için alınabilecek bazı sınırlı kararlar dışında işgal kuvvetlerinin herhangi bir tasarrufta bulunması kabul edilemez.

Dolayısıyla Kudüs’te kanunlara dayanmayan ve bu kurallara aykırı yapılan her türlü uygulama geçersiz bir uygulama olup Kudüs’ün Birleşmiş Milletler nezdindeki yasal konumuna aykırıdır.

İsrail’in, uluslararası hukuku hiçe sayan uygulamalarının yasallığının ve meşruiyetinin tanınmayacağı BM tarafından teyit edilmiştir. BM Genel Kurulu, 9 Aralık 1949 tarihinde Kudüs’te yeniden uluslararası sistemin yönetimi ele alması gerektiğini ifade eden 303 sayılı kararı, çıkarmıştır. Ayrıca Genel Kurul, 4/7/1967 yılında siyonist yönetimini, Kudüs’le ilgili aldığı bütün tedbirleri iptal etmeye ve şehrin durumunu değiştirmeye yönelik her türlü faaliyetten kaçınmaya çağıran 2253 sayılı kararı çıkarmıştır.

Daha sonra aynı içerik 14/7/1968 tarihinde çıkarılan 2254 sayılı kararla tekrarlanmıştır. Buna göre siyonist yönetimin idari ve yürütmeyle alakalı uygulamaları ve Kudüs’ün yasal konumuna dair yaptığı değişikliklerin de içinde olduğu tüm eylemleri geçersizdir.

Tüm bu açıklamalardan Sonra şunu diyebiliriz ki, İşgal edilmiş bir şehir olarak Kudüs’ün konumunu İsrail’in değiştirmesi mümkün değildir.

Uluslararası Hukuk ve Siyaset Uzmanı 
Av. Kurtuluş Aybird
"