“Dereyi geçerken, at değiştirilmez”

“Dereyi geçerken, at değiştirilmez”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, France 24 kanalına verdiği röportajda MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın görev başında olduğunu ifade etti. Erdoğan “Dereyi geçerken, at değiştirilmez. Şu anda biz böyle bir sürecin içerisindeyiz ve bu bir sürecin içerisinde de şu anda arkadaşlarımızla çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.
 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından uluslararası medyaya mülakat vermeye devam ediyor. Daha önce CNN, El Cezire ve Reuters’a konuşan Erdoğan son olarak da  France 24’ün sorularını yanıtladı.

15 Temmuz'da yaşananları anlatan Erdoğan, “Marmaris'teki takibimizle alakalı olarak bunun birkaç etabı var. Bu etabın içerisinde halkı, özellikle meydanlara davet edişim süreci var. Ardından helikopterle 4 ayrı havaalanında bekletilen uçaklar var. Bu uçaklardan daha önce de ifade ettiğim gibi Dalaman'da beklettiğimiz uçağa binip, onunla yola koyuluyoruz. Fakat gideceğimiz yer belli değil. Çünkü ben pilotuma 2 hedef verdim. İstanbul, Ankara. Dedim ‘Siz şuanda nereye gideceğimizi kulelere bildirmeyeceksiniz'. Bizim nereye gittiğimizi değil, arkadan iz sürme kabiliyetine bunlar sahip, hedefe değil. Dolayısıyla onlar hedefe kilitlenemediler. Önce helikopterle çıkışımız ve helikopterle 15 dakikada Dalaman Havaalanına ulaşmamız oradan da uçağımızla hemen yola çıkışımız, bizim 15-20 dakika kala ben pilotumuza nereye ineceğini söyledim. Bundan dolayı da bu aslında, onların bunu yakalama noktasında bir öyle zannediyorum ki iz sürme kabiliyetini yok etti. Çünkü bizim de uçağımız malum Gulfstream uçağıydı, onunla bu yolculuğu sürdürdük. Tabi biraz da bunu onlara sormak lazım, siz niye yakalayamadınız bunları , ne oldu demek lazım. Hepsinden öte tabi Müslümanların inancında bir kader planı vardır. Bu kader planı da tabi ki işliyor, biz tedbirlerimizi adlık, tedbirlerimizi aldıktan sonra yola koyulduk. Son ana kadar hangi havalimanına ineceğimizi ben pilotlarımıza söylemedim. 10-15 dakika kala pilotumuzu çağırdım dedim ki ‘Biz şuraya ineceğiz, tedbirini ona göre al.' Kendisi dedi ki ‘Pist karartılmış vaziyette' hemen İstanbul Emniyeti ile irtibat kurduk, İstanbul Emniyetine dedim ki, ‘Kule işgal mi?' ‘Evet' dedi, ‘Kule şuanda işgal altında'. ‘Kaç dakika içinde bu işgali kaldırırsınız', '10-15 dakika içinde kaldırırız' dediler. onlar 10-15 dakika içince kuleyi işgalden kaldırdılar. Faka bu arada pilota ben bir şey daha söyledim. Dedim ki ‘Şuanda sen karartılmış olan bir piste inebilir misin', ‘İnerim ama sizi riske edemem' dedi. ‘Niye' dedi. ‘Çünkü, herhangi bir unsur piste getirmiş olabilirler, bu bir tan olabilir, kamyon olabilir vs.' Öyle deyince ben kendisine bir şey daha söyledim. ama bizim uçağımız çok kısa mesafede kalkabilen, çok kısa mesafede durabilen kabiliyetlere sahip bir uçak. ‘Sen buna göre gerekirse bu riski de göze alacaksın. Şuanda havada ne kadar kalabilecek imkana sahibiz. Yakıtımız ne kadar' dedim. ‘3-4 sata kalabiliriz', ‘O zaman sen pistin üstünde şöyle birkaç tur at, pistte böyle bir şey var mı yok mu, bunu gör ve buna da hazırlıklı ol' Yani biz hesabı kışa göre yaptık, yaz çıkarsa bahtımıza dedik” ifadelerini kullandı.
“ASKER KILIĞINA BÜRÜNMÜŞ, KILIFINA BÜRÜNMÜŞ TERÖRİSTLERDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sırada kulenin işgalden kurtarıldığını ifade ederek, “Bu arada kule işgalden kurtarıldı ve hemen süratle pist aydınlatıldı, böylece aydınlatılmış olan piste indik. İndikten sonra tabi hemen devlet konuk evine geçerken, bu arada F-16'larla alçak uçuş yaptılar. 1 kez, 2 kez, 3 kez, 4 kez. Ama bu alçak uçuşu yaparken ses hızını aşacak şekilde yaptılar. Ses hızını açtığı anca bomba tesiri yapıyor. Nitekim konuk evinin camları filan patladı o esnada, buna rağmen vatandaş aprona çıkmış vaziyette. Bir kısmı terminal binasının konuk evinin arkasında. Yaklaşık o esmada 20 bin kişi orada var. Böyle biz konuk evine girdik. Hemen Valimizle, 1. ordu komutanımla, ilgili bazı arkadaşlarla oturduk, değerlendirmelerimizi yaptık ve oradan komuta etmeye başladık. Bu komutanın en önemli adımlarından bir tanesi de Genel Kurmay Başkanımız rehin almıştı ve 1. Ordu Komutanını vekaleten Genel Kurmay Başkanlığına hemen atadık. onu Genel Kurmay Başkanlığı'na atadıktan sonra Genel Kurmay Başkanının da rehin alındığı Ankara'daki akıncı Üssü'nün pistini kullanılmaz hale getirme kararı verdik. Kendisine dedim ki hemen buraya kaldıracaksınız uçakları ve orayı kullanamaz hale getireceğiz. Oraya bombalar atıldı, kullanılamaz hale getirildi. Dolayısıyla oradan uçak kalmadı. Sadece helikopter kalkabilir durumdaydı, o süreç işin artık kontrol altına alınma süreci oldu. ondan sonra bir çok yerlerde milletin meydanları doldurmuş olması, bizim o cep telefonlarından yaptığımız anonslar, ordu komutanlarının, yargının, bütün ileri gelenlerin yaptığı açıklamalar milletin özgüvenini daha da arttırdı. Ama ben bir şeyde iftihar ediyorum. Milletimle iftihar ediyorum. 246 şehit verdik ve 2 bin 185 yaralı var. Onlar tanklardan yılmadılar, uçakların yolladığı bombalardan yılmadılar. Az önce TBMM'deydim. Görmediyseniz tavsiye ederim. Yerinde tespitler yapmanızda fayda var. Çünkü TBMM, milletin meclisidir. Burayı bombaladılar ve bütün oradaki birçok önemli alanlar şuanda kolonlarına varıncaya kadar çökmüş vaziyette. Burayı bunlar bombalayacak kadar demokrasiden, hukuktan nasibini alammış teröristlerdir. Tek özellikleri var, asker kılığına bürünmüş, kılıfına bürünmüş teröristlerdir. Başka hiçbir özellikleri yok” açıklamasını yaptı.

“DEREYİ GEÇERKEN, AT DEĞİŞTİRİLMEZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan MİT Müsteşarı ve Genel Kurmay Başkanının görevlerine dair soruya, “Şu anda bizim gerek MİT müsteşarımız gerek Genel Kurmay veyahut da diğer kuvvet komutanlarımızla ilgili buna benzer herhangi verdiğimiz bir karar söz konusu değil. Biz kararları verirken ya da verecek olursak bunları sayın Başbakanımla beraber otururuz, değerlendirmesini yaparız. Ondan sonra nihai kararımızı veririz. Şu anda bir geçiş süreci içindeyiz. Bizde bir söz var. Dereyi geçerken, at değiştirilmez. Şu anda biz böyle bir sürecin içerisindeyiz ve bu bir sürecin içerisinde de şuanda arkadaşlarımızla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şu yanı çok açık, net söylememiz lazım. Bir istihbarat zaafı söz konusudur, vardır. Hatırlayın, ABD'deki İkiz Kuleler vurulduğu zaman kimse istihbarat ne yaptı veya istihbarat görevden alındı mı böyle bir soru sormadı. Fransa'da bu olaylar oldu değil mi? Orada da istihbarat zaafı yok mu? Var. Belçika'da olduğunda, biz Belçika'ya üstelik önceden bilgiler verdik. Dedik ki ‘Şu isimler teröristtir. DAEŞ'tir. Bunlara dikkat edin' Bizi dinlemediler. ‘Değil' dediler. Ondan sonra havalimanında o olaylar oldu. İngiltere olayı aynı. Şuanda Almanya'daki mevcut gelişmeler aynı. Sormazlar mı nerede istihbaratınız. Demek ki zaman zaman istihbarat zaafları olabilir. Bütün bunlara rağmen biz sayın Başbakanımızla değerlendirmeleri yaparız. Atacağımız bir adım varsa bu konuda ondan sonra atarız. Şuanda hepsi görevinin başındadır.” açıklamasını yaptı.
Erdoğan açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “Gerek kendisi gerek Genel Kurmay Başkanımız bu konuda Tasarruf size aittir. Sizler bu konuda bizlerle ilgili hangi tasarrufta bulunursanız biz buna karşı söyleyecek bir şeyimiz yok. Vereceğiniz herhangi bir görevi yapmaya devam ederiz. Bizde bu anlayış hakimdir”

“BU TERÖRİST YAPIYI, KURUMLARIMIZDAN TEMİZLEMEK DURUMUNDAYIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kurumlardaki FETÖ'cülerle ilgili soruya, “Burada rakam vermek mümkün değil. Şunu bir kez görmemiz lazım. Türkiye'nin nüfusu şuanda 79 milyon. 79 milyonluk bir Türkiye içerisinde şuanda bütün bu kirli yapıyı bu terörist yapıyı kurumlarımızdan temizlemek durumundayız. Eğer temizleyemezsek bunun bedelini çok ağır öderiz. Biz mesela 34-35 yılda bölücü terör örgütüne ne yazık ki yaklaşık 40 bin şehit verdik. Onlarla böyle bir mücadelenin içinde olduk. Şuanda onlara karşı operasyonlar yapıyoruz. Ara vermeksizin. Böyle bir durum söz konusu. Şimdi burada da bunların 40 yıllık devletin kurumlarındaki yerleşimi var. Bu 40 yıllık yerleşimi bizim çözmemiz lazım. Aynen bunlar kanser virüsü gibi. Bir metastaz yapmış vaziyette. Bunu bizim en ideal şekilde kazımamız lazım ki devlet bir daha bu sıkıntıları yaşamasın. Silahlı kuvvetimizde var, emniyet teşkilatımızda var, çeşitli bakanlıklarımızın hepsinde var, hatta hatta özel sektörümüzde var. Hepsi müşteki, hepsi şikayetçi. Ama bu çıkarmış olduğumuz olağanüstü hal yasası ile birlikte atacağımız adımlarla, kanun hükmünde kararnamelerle bu işi çözmenin gayreti içinde olacağız” yanıtını verdi.

“BİLGİYİ BİZDEKİ KAYNAKLARDAN ALSINLAR”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Federica Mogherini ve liderlerin Türkiye'deki gelişmelerle ilgili açıklamarına yönelik soruya “Ben tabi onların ne dediğine bakmıyorum, çok da ilgilenmiyorum. Ben şuna bakıyorum. Örneğin Fransa'da 3 ay artı 3ay ayrı 6 aylık olağanüstü hal yasası ilan edildi. Belçika'da olağanüstü hal. ABD'de Ferguson sebebiyle olağanüstü hal, aynı şekilde Münih'te olağanüstü hal ilan edildi. Kaç kişi öldü, 6 kişi. Ben az önce size 246 kişiden bahsediyorum. Öbür taraftan 2 bin 185 yaralıdan bahsediyorum. Bunun yanında Florida'da, aynı şekilde İspanya'da Aralık 2010'da yine bu şekilde ilan edilen olağanüstü hal vardı. Fakat bunların hiçbirisi bizim şuanda yaşadığımızı yaşamadılar. Onlar bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalmadılar. Bu tamamen ülkemizde bir darbe girişimidir, bu devleti yıkmaya yönelik bir adımdır. Bütün bu adımları atarken eğer medya bu darbe girişimin arkasındaysa, yazılı ve görsel medya, onlar da bedelini öder. Bu yasada var, hukukta var. Yasanın içinde ne varsa onlar da buna uymak zorundalar. Yasayla darbe yapılır mı? Ama bunlar ne yazık ki Pennsylvania'dan aldıkları talimatla bu ülkede bu darbe girişiminde bulundular. Şuanda itirafçılar var. bu itirafçılar talimatı nereden aldıklarını söylüyorlar. Hatta hatta çok daha ileri, Genel Kurmay Başkanımızın şuanda rehin tutanlardan bir tanesi kendisine ‘sizi kanat önderimiz Fethullah Gülen'le görüştürelim, buluşturalım' diyecek kadar ileri gidiyorlar. Bunu ilk defa France 24'te söylüyorum. Böyle bir süreç var, biz bu süreci bir kenara koyabilir miyiz. Mogherini önce bu noktada bir defa değerlendirmeleri iyi yapsınlar, konuya iyi hakim olsunlar. Bilgiyi bizdeki kaynaklardan alsınlar. Türkiye'ye karşı olanlardan değil” yanıtını verdi.

“AB YETKİLİLERİNE BENİM SORMAM LAZIM. DARBENİN ARKASINDA MISINIZ, DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİNİN YANINDA MISINIZ”

Erdoğan açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “Bu tespitiniz çok yerinde. aynen öyle katılıyorum. Fransa'dakinin şekli farklı. Çünkü o sıradan bir terör eylemi. Biz de terör eylemiyle çok uğraşıyoruz. Ama bu devleti ele geçirmeye yönelik bir darbe girişimi, silahlı darbe girişimi. Bunu birbirinden ayırmamız lazım. Fakat bazıları bunu ayırmıyor. Şimdi burada özellikle AB yetkililerine benim sormam lazım. Siz darbenin arkasında mısınız, demokratik hukuk devletinin yanında mısınız?”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yetkililerin eleştiri yaparken tespitin iyi yapılması gerektiğini ifade ederek, “Bunların kaynakları nedir? Hangi bilgiye dayalı olarak bu eleştiriyi yapıyorlar. Eğer ellerindeki bilgi kaynakları yanlışsa o zaman AB gibi bir kurumun içinde sorumlu mevkide bulunanlar açığa düşerler ve yanlış yapmış olurlar. Bunların bir defa bütün bu yaptıkları bir şeyi gösteriyor. Ya önyargılısınız yahut da bu işleri yönetmek kabiliyetinden yoksunsunuz. Bizim AB Bakanlığımız var, bilgi istesinler. Bizim Dışişleri Bakanlığımız var, bilgi istesinler. Burada muhatapları var, bilgi istesinler. Niye onlardan bilgi istemiyorlar da gazete haberleriyle bu tür açıklamalar yapıyorlar” açıklamasını yaptı.
“BİR YERDE AVRUPA'YA KALKAN OLDUK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, idamla ilgili soruyu ise şu şekilde yanıtladı: “Şunu çok açık net ortaya koymak lazım. Olay idam cezası ise bu konuyla ilgili benim milletim idam, idam, idam diyorsa ve parlamentodaki temsilcileri de böyle bir talebe ‘evet' diyorsa kusura bakmasınlar bu talebe uymak biz siyasilerin görevidir. Çünkü demokrasilerde egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Kara Avrupası idam istemiyor. ABD'de idam var mı? var. Rusya'da var mı? Var. Çin'de var mı? Var . dünyanın büyük bir çoğunluğunda idam var. millet böyle dediği andan itibaren her şey değişir. Bizi 53 yıldır AB kapısında bekletiyor. 53 yıl ve bu süreç içerisinde AB'ye aldıkları ülkeler AB'nin müktesebatına bizden çok daha mı uygun ülkelerdi. Biz onların hepsinden çok çok ileri bir ülkeyiz. Temel hak ve özgürlüklerden tutunuz, ekonomik imkanlara varıncaya kadar hepsinden çok ileriyiz. Biz AB'nin mali imkanlarından falan istifade etmiş bir ülke değiliz. Şuanda başından itibaren fasıllarda Türkiye'ye çektirdiklerini kimseye çektirmediler. Şuanda işte vizelerin kaldırılması meselesinde de aynı tavrı takındılar, daha önce zaten Türkiye ile ilgili vize olayı var mıydı? Vardı Müracaat edilir, beklenir, alınır. Şimdi bize söz verdikleri halde, söz verdikleri zaman içinde bunları yapmadılar. En sonunda mültecilerle bunları ilişkili hale getirdiler. Şuanda Türkiye'de 3 milyon Suriyeli, Iraklı mülteci var. Hepsi kapılarını kapatırken biz bu mültecilere kapımızı açtık. Bir yerde Avrupa'ya kalkan olduk. Bunun için de bazı sözler verdiler, o verdikleri sözlerine de yerine getirmediler. Şuanda bizden kalkıp bazı şeyleri isterken biraz da seviyeli olmaları lazım. Demokrasiye, hukuka saygılarının olması lazım. Bizimle ilgili bu açıklamaları yaparken önce bizimle görüşmeleri lazım. Bizimle görüşmeden bu tür açıklamaları yapma onları sürekli açığa düşürüyor. Bu konuda arkadaşlarımız onları bilgilendirmeye devamlı hazır, görüşüyorlar da. Ama bizimle görüşmelerine rağmen ne yazık ki o görüşmenin istikametinde değil, farklı istikametlerde açıklamalar yapıyorlar. Bu tabi bir şeyi gösteriyor. O da nedir? Demek ki bunların Türkiye'ye karşı bir önyargısı var, bu önyargıyla da bunlar hareket ediyorlar”

“BUNLAR HASAN SABBAH'IN ASKERLERİ, BÖYLE SALDIRDILAR”

Erdoğan, “Şuanda tabi benim elime ulaşan fotoğraflarda onların kapalı salonlarda tutuldukları var bir de karşılıklı bir arbede var, boğuşma var. Bu boğuşma esnasında tabı polisle askerin karşı karşıya gelmesi var, askerin askerle karşı karşıya gelmesi var. yoksa onların kalkıp da böyle bir noktaya getirilmeleri söz konusu değil. Ona bakarsanız Genel Kurmay Başkanına bunlar kelepçe takarken ciddi manada elinde, boğazında ciddi yırtılmalar söz konusu var. Ben hepsini öte geçiyorum ama siz oradaki insanları söylüyorsunuz. O insanları söylerken 246 tane şehit olanı niye söylemiyorsunuz, bunun yanında 2 bin 185 yaralıyı niye söylemiyorsunuz? Asil vahşet burada asıl bunu konuşmamız lazım. Şimdi askerin, asker kılığına girmiş olan bu Fethullahçı silahlı terör örgütünün yaptıkları benim kınadığımdır, diğeri benim vatandaşımdır, milletimdir. Sivile tankla gidilmez, o sivilin elinde silahı yok, sivilin elinde bayrak var. Türk bayrağıyla gidiyor veya sopayla gidiyor. Bunla bunu, birbiriyle mukayese edilir mi? Avrupalı şunu söyler, orantısız güç, orantısız güç. Peki orantı kimde. Tankla yürüyenin elinde her şey var, benim mesai arkadaşlarım şehit oldu. Uçakla vuruyor, helikopterle vuruyor. Aşağıda benim vatandaşımın, benim milletimin elinde bu tür silahlar yok. Şimdi batılı kalkıp da elinde hiçbir silah olmayan bayrağından başka, elindeki bir sopadan başka hiçbir şeyi olmayan bu milleti savunmuyor, demokratik halk kitlesini savunmuyor. Kalkıyor Fethullahçı terör örgütünün mensuplarını savunuyor. Çok ayıp bir şey ve sivil halk bu noktada tek kurşun atmadı. Bunun tespiti yok. Böyle acımasız bir terör eylemi bizim yakın tarihimizde görülmemiştir. Bunlar tam bir Haşhaşi'dir. Bunlar Hasan Sabbah'ın askerleri, böyle saldırdılar” açıklamasını yaptı.
“ABD BİZDEN BUGÜNE KADAR İSTEDİĞİ TERÖRİSTLERDE BİR BELGE Mİ VERDİ?”

Ortada bir darbe girişimin olduğunu sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu darbe girişiminin failleri ortada. Ve bunlar yargıda yargılandıkları gibi şuanda bütün değişik mahkemelerde Fethullah Gülen'in bir terörist başı olduğuna dair yargı da devam ediyor. Fakat ben bir şeyi ifade etmek istiyorum. ABD bizden bugüne kadar istediği teröristlerde bir belge mi verdi? Hiçbir belge biz onlardan talep etmeden istedikleri teröristleri veya herhangi bir suçluyu biz kendilerine verdik. Ama şimdi bir darbe girişiminde bulunan Fethullah ile ilgili biz kendilerinden bunu istiyoruz. Onlar hala bizden belge vs. istiyorlar. Buna rağmen biz kendilerine ‘Tamam biz süratle, bir miktar elektronik ortamda belge gönderiyoruz. Şimdi de 10 gün içerisinde bu yargı süreci içinde itirafçılar vs. bunların belgelerini de ayrıca göndereceğiz' Hatta gerekirse ben Dışişleri Bakanımı bunun yanında Adalet Bakanımı, kendi özel temsilcimi onları da ABD'ye göndermek suretiyle, muhataplarıyla görüşmelerini sağlayacağım” dedi.
Erdoğan, Rusya ilişkileri ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yapılacak görüşmeye dair soruyu , “Dışişlerindeki arkadaşlarımız muhataplarıyla görüşüyorlar. Tabi bu son gelişmeler biraz programı şey yapabilir, öyle zannediyorum ki fevkalade bir durum olmazsa yine de Ağustos ortalarında filan görüşme imkanımız olabilir” diyerek yanıtladı.

“BATILI DOSTLAR BOMBALARIN HİÇBİRİNİ GÖRMÜYOR”

Alınacak tedbirlere değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünya neyi yapıyorsa, bütün gelişmiş ülkeler neyi yapıyorsa biz de onu şuanda onu yapıyoruz, yapacağız. Düşünün işte bir parlamento vuruluyor. Bir parlamento vuruluyor, Cumhurbaşkanlığı binası vuruluyor, başbakanlık binası vuruluyor. Bütün bunlar karşısında, şuraya uçak iki noktaya bombaya saldırıyor. Bu yapılırken, burada tedbir almayacak mısınız? Almamamız lazım ama batılı dostlar bombaların hiçbirini görmüyor. Herhalde, bu ülkenin en üst yöneticileri öldükten sonra görecekler, bunun beklentisi içindeler. Ondan sonra da zil takip oynayacaklar, kusura bakmasınlar. Her türlü tedbiri alırız ve almaya da devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.